“el-Cebbâr” ism-i şerîfi, günlük hayatta da kullandığımıza yakın bir anlamda; “istediğini mutlak yapan, dilediğine muktedir olan, büyüklük ve azamet sahibi, kudret sahibi, imar eden, kullarını ıslah eden, tevbe etmeye döndürüp onları ıslah eden” anlamlarına gelir. Büyük müfessir Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır bu ism-i şerîfin manasını kısaca şöyle ifade eder: “… Bu manada Cebbar ismi halkın eksikliklerini tamamlayan, ihtiyaçlarını gideren, işlerini düzelten ve bu konuda gereken şeyi, gereği gibi yapmakta çok iktidarlı olan hâkim manasını ifade eder.”
“Âcizi güçlendiren, güçlükleri kolaylaştıran, sabır veren, yüce olan, her şeyden üstün olup onlara hâkim ve galip olan, kendisine ortak koşulmasından da münezzeh olan” şeklindeki manalar, Allah Teâlâ’nın el-Cebbâr isminin yansıyan manalarıdır.
Allah Teâlâ kullarını iman ve amel bakımından mükellef tutmuş, bu mükellefiyetlerini yerine getirmeleri konusunda onlara vaat ve tehditlerde bulunmuştur ki bu durum onun el-Cebbâr isminin bir özelliğidir.
Bu ism-i şerîfin manasına vakıf olan mü’minler, kırılan ümitlerinin canlanması, perişanlık durumunda hâllerin izalesinin dahi Allah Teâlâ’nın halk etmesiyle gerçekleşeceğini bilirler ve O’ndan başkasından medet umarak yanlış kapıya yönelme gibi bir durumla karşı karşıya kalmazlar.
İmanın farkında olan bir mü’min, dünyanın işleyişinde cebren gerçekleşen fiilleri fark eder ve bunların nice rahmet ve hikmetlere binaen gerçekleştiğini algılar. Bu ism-i şerîfin tecelli ettiği kimseler, gıpta edilen kimselerdir. Bu (başkalarına gıpta etme) durumdan hariç olan tek kul, Peygamber Efendimiz’dir (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem). Zira onun ahlâkına, şahsiyetine herkes gıpta eder.
Faziletleri ve Zikrindeki Faydalar
Haksız yere hapse düşen bir kimse kırk gün boyunca sabah namazlarını müteakip yirmi bir defa “Yâ Cebbâr” ism-i şerîfini zikretmeye devam ederse Allâh’ın (Celle Celâluhû) izniyle hapisten kurtulur. Eğer esir alınmışsa, bu terkip vesilesiyle esaretten kurtulur. Aynı zikre aynı şekilde devam edenler eğer zulüm altındalarsa, zulmüne maruz kaldıkları zalimlerin ve gaddarların şerrinden emin olurlar.
Bu ism-i şerîfin zikrine ihlâsla ve samimiyetle devam eden kimseler, tecellilerine nail olarak herkes tarafından sevilen ve sayılan kimseler hâline gelirler. Bu ism-i şerîfi virt edinenler; insanların, cinlerin ve şeytanlarından şerlerinden emin olurlar.
0 yorum:
Yorum Gönder